İçerik Resmi

Adalet Benim.


favorite 1 visibility 30 bookmark 0


Tanrı rolüne giyinmek ve yaratılışın merkezinde olma arzusu. Bu kibirli dürtü yalnızca mitolojilerdeki titanlarda ya da kudretli tanrılarda değil, insanın en derininde saklı duran karanlıkta da gizlidir. Tanrı kompleksi (god complex), bireyin kendini mutlak doğruyu bilen, tartışmasız haklı ve kusursuz bir varlık olarak görmesiyle ortaya çıkar. Bu psikolojik durum, yalnızca bireyin iç dünyasını değil, çevresiyle olan ilişkilerini de şekillendirir. İnsanlığını tanrılıkla yer değiştiren kişi için diğer bireyler yalnızca kontrol edilmesi gereken birer kul hâline gelir.

Psikoloji literatüründe tanrı kompleksi, narsistik kişilik özellikleriyle yakından ilişkilidir. İlk kez Ernest Jones tarafından tanımlanan bu terim, bireyin mutlak güce sahip olduğuna, yanılmaz olduğuna ve yüceliğinin diğer insanlar tarafından tanınması gerektiğine dair bir inançla karakterize edilir. Bu yapı, sıklıkla narsisistik kişilik bozukluğu, megalomani ve hatta antisosyal eğilimlerle iç içe geçebilir.

Bu yapının en çarpıcı yansımalarından biri, Death Note’ta karşımıza çıkar. Light Yagami, idealist, başarılı, toplumda kabul gören bir lise öğrencisi olarak tanınır. Zekâsı, disiplinli yapısı ve adalet duygusu, onu ilk bakışta etik bir figür gibi gösterir. Ancak ona ilahi gücü andıran bir ölüm defteri verildiğinde, karakterindeki çatlaklar görünür hâle gelir. Light, deftere birinin adını yazdığında onun ölümüne neden olabileceğini fark ettiğinde, Tanrı’nın hüküm verme yetkisini sembolik değil, gerçek anlamda üstlenmeye başlar.

Light’ın dönüşümü, yalnızca dışsal eylemleriyle değil, içsel söylemleriyle de izlenebilir. "Ben adaletim. Yeni dünyanın tanrısı olacağım" cümlesi, onun artık birey olmayı bırakıp evrensel bir yasa koyucu rolüne büründüğünü gösterir. Bu noktadan itibaren Light için dünyadaki her birey birer “değişken” halini alır. Kimin yaşayıp kimin öleceğine karar verirken, ahlaki bir sistemden değil, kendi mutlak vizyonundan beslenir.

Light’ın tanrı kompleksine dair en dikkat çekici unsurlardan biri, kendisini evrensel ahlakın yerine koyarken kendi eylemlerini sorgulamaktan kaçınmasıdır. Carl Gustav Jung’un "gölge" arketipiyle bakıldığında, Light’ın defteri kullanması bastırdığı güç ve kontrol arzusunun tezahürüdür. Onun dünyasında kötülük dışsal değil, tamamen seçici ve görecelidir. Kendisi tarafından yapılan hiçbir eylem kötü olamaz, çünkü o artık yanılmaz olan, her şeyin aslını bilen kişidir.

Light’ın kişilik yapısındaki bu dönüşüm, aynı zamanda Otto Kernberg’in tanımladığı patolojik narsisizm ile de örtüşür. Kernberg'e göre bu tip bireyler, dışarıya karşı kusursuz, güçlü ve hâkim bir imaj sunarken, içsel olarak şüphe ve değersizlik duygularından korunmaya çalışır. Light da benzer şekilde, kusursuz bir lider imajı çizerken L gibi tehditler karşısında kendi yöntemlerini sorgulamak yerine manipülasyon, yalan ve hatta kurbanlar üretme yoluna gider.

Light’ın karakterinde tanrı kompleksini besleyen bir diğer unsur da çevresel faktörlerin onun inancını sürekli pekiştirmesidir. Kira adıyla tanınmaya başladıkça toplumun bir kısmı onu destekler, ona “kurtarıcı” olarak tapar. Bu kitlesel onay, Nietzsche’nin “Tanrı’nın ölümü” sonrasında insanın kendi değer sistemini yaratması düşüncesiyle de örtüşür. Light, Tanrı’nın yokluğunda kendi adaletini kurar ve o sistemde kendisinden başka kimse sorgulayıcı bir otorite olamaz.

Megalomani, bireyin kendini aşırı derecede güçlü, önemli, hatta ilahi bir figür olarak görmesiyle karakterize edilen bir büyüklük sanrısıdır. Bu durum, genellikle gerçeklikten kopma, eleştiriyi reddetme ve mutlak haklılık inancı ile birlikte seyreder.

Felsefi açıdan megalomani, insanın kendi sınırlılığını inkâr ederek anlam arayışında kendini tanrılaştırma çabası olarak yorumlanabilir. Nietzsche’nin “Tanrı öldü” sözüyle açtığı boşluğu, bazı bireyler kendi değer sistemlerini kurarak ve kendilerini evrensel otorite ilan ederek doldurur. Toplumsal düzlemdeyse megaloman figürler, çevrelerinden aldıkları onayla büyür; güçlerini mutlaklaştırır ve sorgulanamaz hâle gelir.


Light bu bağlamda modern bir megaloman figürüdür. Başta suçla savaşma amacı taşıyan Light, elindeki ölüm defteriyle ilahi bir yargıç rolüne bürünür; zamanla kendi adalet anlayışını mutlaklaştırır ve eleştiriye kapalı, sorgusuz bir “tanrı”ya dönüşür. Onun hikâyesi, megalomaninin sadece bireyi değil, toplumları da etkileyen tehlikeli bir illüzyon olduğunu dramatik biçimde sunar bizlere.

Tanrı kompleksine kapılmış bir birey, aslında ilahi olana en uzak olandır. Çünkü Tanrı, yaratırken merhametle dokunur; insan ise hükmederken unutur. Bu kompleks, bireyin kusursuzluk yanılsamasıyla kendisini yüceltirken aynı anda insanlığını reddetmesidir. Light Yagami gibi, güçle sarhoş olan birey önce başkalarını, sonra kendini tüketir. Tanrılık iddiası, en çok insanlığın inkârını gerektirir. 

Tanrı kompleksini anlamak, insanın kendi gölgesiyle yüzleşmesidir. O gölge bazen bir güç fantezisi, bazen bir yalnızlık çığlığıdır. Ve belki de en büyük erdem, tanrı olmak istememek; yalnızca insan kalabilmektir. 

Başka bir yazıda Light ve L arasındaki dinamikten bahsedeceğim. Bir başka yazı da Misa için. Eğer daha önceden izlemediyseniz şimdi izlemeniz için harika bir fırsat!

KAYNAKÇA
Tsugumi Ooba, Takeshi Obata - Death Note
Ernest Jones - Essays in Applied Psycho-Analysis
Sigmund Freud - Narsisizm Üzerine
Carl Gustav Jung - Aion
Otto Kernberg - Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm

Önerilen Yazılar

Article Image

Hiç Hikayene Baktın Mı?
bookmark


favorite 3 visibility 6
Article Image

GÜZ MEYHANESİ
bookmark


favorite 4 visibility 16
Article Image

DİJİTAL DÜNYA, VAROLUŞÇULUK
bookmark


favorite 0 visibility 6
Article Image

Papatya
bookmark


favorite 2 visibility 6

Yorumlar

BlueSpring 2025-04-12 00:43

Mary Shelley den Frankenstein'a yer vermeyi çok istiyordum, sonra bir baktım Mihail Bulgakov'un Köpek Kalbi de iyi bir örnek. Light bu yazıya yeter de artar. Onları da "yaratıcı ve yaratık" adı altında bir yazıdatoplarım. İMDAAAAAT ÇOK ŞEY VAR YAZMAK İÇİN İMDAAAAAT