İçerik Resmi

Füme Renkli Perde


favorite 1 visibility 5 bookmark 0


Bir gece yarısı. Ben, kediler, sokak lambaları bir de ağustos böcekleri uyanığız.

Uzun ve yolları bakımsızlıkla yamalı ara sokakta ilerliyorum. Yürüdüğüm sokağın iki yanı apartmanlarla çevrili. Çirkin, sıradan ve her karışını ezbere bildiğim bir sokak. Sokak lambalarıyla aydınlanan doğru düzgün seçemediğim kirli çöp konteynerinin arkasında, yolun solundaki apartmanın 3.katında yanan tek ışık da sönüyor .

Karanlıkta artık simsiyah görünen aslında füme renginde olduğunu bildiğim tül perdeleri aralık penceresinden hafifçe çırpınan o ev, benim evim.
İlk kez görmüş gibi ve ışığın tekrar yanmasını umarak karşı kaldırıma oturup gözlerimi pencereye dikiyorum. Bütün apartman zifiri karanlık. Sokak lambaları yanıyor olmasa neredeyse önümü göremeyeceğim.
ben oturmuş pencereyi izlerken, perde rüzgarın esintisiyle bir kez daha kıpırdıyor ama içerdeki ışık yanmıyor. Gecenin sükûnetinden olduğundan daha da gürültülü algıladığım bir çöp kamyonu sokağı aydınlatarak füme perdeli evin tam altında duruyor. Konteyner neredeyse tamamen boş. İçinden yalnızca bir buket solmuş çiçek, bir zamanlar eşsiz güzellikte güllere yuva olmuş; haki yeşil, seramikten kendi ellerimle yaptığım saksıların parçaları gürültüyle kamyonun içine doluyor. Kamyon benden aldıklarını toplayıp konteyneri da yerine bırakıp uzaklaşıyor…

Saat gece yarısını, uykum ise bedenimi epeyce geçmiş.

Burada oturmuş “O ışık tekrar yanar mı?” diye bekliyorum. Şehir uyumuş…Mahalle ıssız ve evim orda… Sessiz.

Bana doğru yaklaşan bir gölge dikkatimi dağıtıyor. Kulağımda temposu yankılanan bu ayak sesi çok tanıdık.
Merakla sesin geldiği yöne doğru başımı çeviriyorum.
Gördüklerimi idrak ettiğimde kalbim en sevdiğim şarkının ritminde ve neredeyse yaklaşan ayak sesini bastıracak kadar gürültülü çarpmaya başlıyor!

Ses giderek yaklaşıyor.. kalbim daha da hızlanıyor ama gölge bir türlü netleşmiyor.
Yaklaşıyor, yaklaşıyor…
Sonunda tam yanıma gelip oturuyor ama bir gölge olarak kalmaya devam ediyor.

Sesi var, izi var, cismi yok…

Hiçbir şey söylemeden kendinden çok emin bir edayla saçlarımı okşamak üzere elini uzatıyor ancak ben izin vermiyorum.
Reddedişim kalbimi kırıyor.

Gölge ise hayal kırıklığı ve şaşkınlıkla ‘’Neden?’’ der gibi yüzüme bakıyor.
“Sebebini biliyorsun, sorma bile.” diyorum.

Reddedişim kalbini kırıyor.

Gözlerimi yeniden pencereye dikiyorum. Yanıma oturup benimle beraber gölge de pencereyi izliyor.

‘’Tekrar yandı mı ışık?’’ diye soruyor.

“Sen söndürdüğünden beri mi?” diyorum.

“Hayır ve güller de çoktan öldü. Az önce bir bir çöp kamyonu onları götürdü.”

İç çekiyor… Sonrası mutlak bir sessizlik…


Bir daha tek kelime etmeden, gözlerimizi kırpmadan, pencereyi izleyerek sabahı ediyoruz beraber.

Güneş doğuyor ve komşular işe gitmek için birer ikişer apartmanlardan dökülmeye başlıyor.

Çocuklar okul yollarına koyuluyor,

kuşlar ağaçlardan uçuşuyor,

arabalar otoparklarından ayrılıyor.

Ve gölge kayboluyor.

Yerimden doğrulup uyuşmuş bacaklarımı ovuşturuyorum.

Apartmana doğru yürüyüp, ağır apartman kapısını açıp asansör bile kullanmadan, yürüyerek 3.kata çıkıyorum.
Daire kapısını yavaşça açarken babamın bana ilk yüzme öğrettiği gün denize nasıl atladığımı hatırlıyorum ve o anda
‘Nefesini tutup, birden derin ve karanlık bir suya dalar’ hızlıca içeri giriyorum. Başka türlü cesaret edemeyerek, tek seferde.

Birdenbire.


İlk adımdan sonrası kendiliğinden geliveriyor. Odaya doğru yürüyorum. Pencereden dışarı sarkan perdeyi toplayıp pencereyi kapatıyorum.
ve bitti.

Bir daha dönmemek üzere çıkmadan son kez boş eve bakıyorum.

Denize dalar gibi tuttuğum nefesi son bir cümleyle veriyorum:

‘’ Hoşça kal gölge.’’









illüstrasyon : https://pin.it/1PDA7L9F6

Önerilen Yazılar

Article Image

Üçü Bir Arada
bookmark


favorite 4 visibility 5
Article Image

Yaralı Kalpler Sokağı
bookmark


favorite 1 visibility 3
Article Image

Zihnimizin Sahne Arkası
bookmark


favorite 1 visibility 6
Article Image

Sessiz Bir Lunaparkta Selim İleri
bookmark


favorite 1 visibility 11

Yorumlar