Benim de baharlarım vardı çiçekler açardı ruhum,yeşillenirdi gözlerim.Şimdi sadece yaşlarla doluyor gözlerim. Ruhumsa kendi ateşinde kavrulup duruyor. Yandıkça yanıyor. Her bir kül diğerine güç veriyor bana hiçbir şey güç vermezken.
Dünya akıp gidiyor ama ben kendi koltuğuma mıhlanmış oturuyorum. Rahatlığından mıdır bilinmez kalkamıyorum yerimden. Açamıyorum gözlerimi çünkü çok acıyorlar her açtığımda. Aslında o sandalye de batıyor bana kanatıyor her bir milimimi. Kaçmak için daldığım her denizde boğuluyorum. Sığındığım tüm gemiler alabora , tüm limanlar yangın yeri. İçimde kıyamet kopuyor ama benim elimden hiçbir şey gelmiyor.
Koskoca bir ateş topuna dönüşüyorum yeri geliyor ama dışarıya buzdan bir kale gibi gözüküyorum. Biri içerde ne olduğunu bilse mi daha iyi bilmese mi bilmiyorum. İnsan canının nasıl yandığını saklamak istiyor. Ama bazen de bir kaldırım kenarına çöküp ağlamak geliyor içinden. Yarınlar yokmuşcasına ağlamak,çığlık atmak,ona böyle hissettiren her şeyden herkesten hesap sormak istiyor. Ama biliyor ki hiçbir şey değişmeyecek. Zincir kırılmayacak,acı hiçbir zaman yok olmayacak. Yok olduğunu zannettiğin her an ensende bitiverecek. Kaçmak istesen de her seferinde ona yakalanacaksın. En iyisi onun varlığını kabul edip onla yaşamaya alışmak. İnsan hayatının en büyük laneti alışmak en büyük armağanı ise unutmaktır.
Yorumlar