İçerik Resmi

SEVEN BILLION VERSIONS OF MYSELF -çeviri


favorite 5 visibility 11 bookmark 1


 

SEVEN BILLION VERSIONS OF MYSELF -çeviri-


                                     BENLİĞİMİN 7 MİLYAR VERSİYONU  



  


  


  


                                                                                                                            BİRİNCİ BÖLÜM 


 
                                                                                                                  -HEPSİNE KATLANMA İHTİMALİ-    


  


  


         Her şeyi içine atmadan, sadece bu kadar merhametle, bu kadar lütufla verildiği saniye olmadan ne kadarına katlanabileceğini düşün...  



Bilmiyordu. Kesinlikle hiçbir fikri yoktu, en ufak bir düşünce kırıntısı bile. Geçişi bile bilmeden, bu tanrının unuttuğu topraklarda kesinlikle hiçbir yer bulunamazdı. Her ne kadar burası ilk başta hayal ettiği gibi olmasa da yürümeye devam etti. Yüzey aşılmazdı. Bunca yıldır döktüğü gözyaşları burayı kuraklıktan kurtarabilir, diye düşündü kısacık bir an.  


  

Tik tak, hep o tik tak, değil mi? Annie bu kendini beğenmiş gezegende uzun süre kalamayacağını biliyordu. Sözüm ona gösterişli. Bu arada, evet, karakterimizin sözde adı bu.   


  

Onu kuyularına kabul etselerdi bu kadar kolaylaştırmazlardı ama yine de yanlış kanılara gerek yok. Annie eski benliğini kaybetmiş ve tekrar o küçük kız gibi hissetme umuduyla bir arayış içindeydi. “Yeniden yalın bir şekilde mutlu hissetmek güzel olmaz mıydı?” diye düşündü hayalci bir an. Teslim olmaya gerek yok; bu murdar kalede yapılan her davranışı iyileştirdiler. Eğer şafağın peşinden gitmenin bir yolunu bulurlarsa, küçük kızın aydınlığa, çok daha büyük bir esenliğe ulaştığını bilsinler.  


  


  


Annie'nin ruhunun altındaki yaraları ortaya çıkaracak ve ruh gibi canavarlara karşı savaşacak güce sahip olduğunu -açıkça ve bir o kadar da iddialı bir şekilde- biliyorum.  
  


Orada ondan başka kimse yoktu.  


 

Bu yalnızlığı böylesine bir büyüklüğe telaffuz etmenin küstah bir yolu, değil mi? Azamet tüm bunları kaldıramazdı ve kendi acınası, yüceltilmiş yolunda yapacak çok, çok, çok daha iyi şeyleri vardı.  


O kafede geçirdiği canlı anları, anıları hatırladı. Kısa bir an için, zamanın küçük bir kesiti için merak etmişti; Acaba şu anda ne yapıyorlar? Acaba benim hayat dolu momentumum hala orada gizleniyor mu? Sadece onun bildiği bir yerde. Sadece bizler. Sadece parçaları ayrılmış olanlar. Asla tesis edilemeyen barışla ve en başta hiç yapılamamış ilkelerle.  


Etrafını saran, bunca yıldır dilinde tuttuğu mutlak yalnızlık, sonunda ona gerçek bir eş buldu. Hiç ayrılmak istemedi. Hiçliğe daldığı o mahmur uykuyu hiç istemedi. Bitmek bilmeyen kâbuslar; aniden hakikatin onu savunmasız bıraktığını, tam anlamıyla bir solucan deliğine dönüşerek güneşe doğru battığını hissetti.  


 

“Kimse beni kurtaramaz,” diye düşündü bu yerde hayatta kalma hevesindeki kırılmayla birlikte. Bırakmaya çalıştığı bu duygu ona ait değildi. Akla hiçbir şey gelmiyordu. Hiçbir şey aklına gelmeyecek, diye düşündü hararetle, koridoru efsunlayarak ve az önce yere damlayan gözyaşlarını hissederek.   


 

Buranın nereden geldiğine ya da neden orada olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu. “Uyumsuz ruh eşi içeride,” diyordu duvardaki yazı, tıpkı cin fikirli ikizinin bu kez onu eğlendirmek için orada olduğu gibi, gülmek için değil, gözyaşlarının ta kendisi için. Komik, değil mi? Tüm acılara katlanabilme kabiliyeti her zaman hayat dolu kahkahalarınızla eşdeğer olmuyor bu inişli çıkışlı koridorlarınızda. Mayın tarlalarınıza kimse tohum ekemesin diye öyle özenle yerleştirilmiş ki. 


  


Bu arada, hayata dair yazdığım aykırı düşüncelerim ve bu yolda katlandığımız sarsıntılarla karşılaştığınızda hiç üzerine kafa yormayın.  


  
Hayallerime, saf niyetlerime ve güya potansiyelime müstehzi bakışlarınızı kabul etmeyeceğim. Sen bile benim değerlerimi alaşağı etmekle mükellef olduğunu düşünüyorsun. Yaralarıma dik dik bakın, o zaman acı veren yalanlarınızdaki kahkahaları gerçeğin duvarında hissedeceksiniz.  


İşler şimdi tersine döndü, değil mi? Artık kaygılarımdan eskisi gibi korkmadığım hoş bir gerçek. Sanki kendimden nefret ettiğim hayatımın son 26 yılında onların kölesiydim gibi.   


 



  


Ses durdu


  



Annie onun neden sustuğunu merak etti. Ses, onun -sanırım- zorla içinde tutulduğu toplum hakkında pek hoşnut olmayabilirdi çünkü kurgusal bir kitapta bile olsa asla onun yerinde olmak istemeyeceğini düşünüyordu. Onun kaygılarını merak ediyordu. Daha fazla dinlemek, öfkesini, hayal kırıklığını, zavallılığını, acısını taklit ederken hissettiği hiçlik üzerinde durmak istiyordu...  


  


  
Hiçbir sessizlik alarm vermedi ve karanlık, yalnız ruhlardan alabileceği tek kazançla birlikte soyulmaya başladı: güneşi tekrar hissetmeleri umutlarıyla.  


  


devam edecek...





Daima, sevgiyle. 
-NİLAY BAYRAM

Önerilen Yazılar

Article Image

UZANAN BİR EL
bookmark


favorite 2 visibility 4
Article Image

Sırrı Aramak
bookmark


favorite 4 visibility 7
Article Image

Olmalı Böyle Günler
bookmark


favorite 2 visibility 14
Article Image

KÖTÜLÜK BİR SEÇİM Mİ?
bookmark


favorite 4 visibility 3

Yorumlar