Hayatımın çok büyük bir kısmında, hatta aslında kendimi fark ettiğim ilk zamanlardan beri hep bir savaş içinde olan bir kadındım. E tabii, az sormadım kendime nede n, nasıl, ne zaman diye; belki bir çözüm bulurum , bir anlam kazandırırım umuduyla bu ne olduğunu anlayamadığım duygulara ve arbedeye. Hayatın, insanların, aşkın, kariyerin, duyguların, hislerin, hissizliğin, yaşamın, arkadaşlığın ve daha nice şeyin savaşıydı bu. Çok aradım biliyor musunuz, hem nedenleri hem cevapları. Hani olur ya, bir filmde, kitapta, röportajda insanlar hep hayatlarının dönüm noktası olan bir andan bahsederler. Bir şey olur ve her şeyi anlarlar; yoluna sokarlar, mutlu, iyi, başarılı olurlar, yani kazanırlar.Sonra içimdeki yorgunluk, bir süre sonra o noktayı aramaya başladı; her insanda, her olayda, her yağmurda, her sözde, her adımda, hayatın bana sunduğu her şeyde bir anlam aramaya başladım aslında, çünkü buna muhtaçtım, hiçbir şeye olmadığım kadar. Var olabilmeye muhtaçtım, yaşayabilmeye. Zihnimin içinde değil, bu hayatın içinde yaşayabilmeye çok muhtaçtım. Ve sanki sır, o dönüm noktasında saklanıyor gibi hissettirdiler bana. Videolar izledim, insanları dinledim, kitaplar okudum, hayaller kurdum ve o kadar odaklandım ki buna, artık bu hayattaki önemli olan unsur ben değil, odaklandığım diğer her şeydi. İnsanlardı en başında, çünkü sandım ki sır onların benim hakkımdaki fikirlerinde saklıydı; olaylardı, çünkü sandım ki sır o olayların üzerine sürekli düşünmem gereken her bir detayındaydı; başarılardı, çünkü sandım ki sır benim için kopacak olan her bir alkışın mırıltısındaydı. Ben çok geç anladım arkadaşlar, var olan tek sırrın yaşamımın, yaşamlarımızın belirsizliğinde olduğunu.
Biliyorum, tekmiş gibi hissettiğinizi biliyorum; bunları yaşayan tek insan olmadığınızı bildiğinizi ama öyle hissetmediğinizi de biliyorum. Ve inanın bana, sorun yok, çünkü bunu da hepimiz yaşıyoruz. Hepimiz aslında birbirinin aynısı, aynı zamanda da birbirinden çok farklı olan duyguların esiriyiz. Ve öyle bir zamandayız ki, bu duyguların sebebi olan ortamlar ve insanlar, onları kontrol edebileceğimize inandırmaya çalışanlarla aynı.
Canınız yanabilir, buna izin verin. Kalbiniz acıyabilir, buna izin verin. Üzülebilir, mutlu olabilir, heyecanlanabilir, vazgeçebilir, tekrar ayağa kalkabilir, hastalanabilir, iyileşebilir, başarılı veya başarısız olabilir, endişelenebilir, acabalara, keşkelere, iyikilere düşebilir, aklınıza gelmeyecek olayların içinde kendinizi bulabilirsiniz arkadaşlar, buna izin verin. “Ters Yüz 2”de “Kaygı”nın dediği gibi: “Riley’nin kim olduğuna biz karar veremeyiz.” Hangisi olursa olsun, duygularımız, yaşadıklarımız, hissettiklerimiz, karşılaştıklarımız olduğumuz insanı belirlemez; olmak istediğimiz insanın tuğlalarını taşırlar yalnızca bize.
Sır mı? Sır, yaşamakta arkadaşlar. Sır, o an yapmak istediğin şeyi yapmakta; konuşmakta, gitmekte, denemekte, dinlemekte, katılmakta, reddetmekte, hayır demekte, can atmakta, okumakta, izlemekte. Sır yalnızca yaşamakta, yaşadıkça anılar biriktirmekte. Sır, bir şeyler yapmakta arkadaşlar, devam etmekte; arayıp durmakta değil, yolda rastlamakta…
Yorumlar