Vedaların, sarılmaların, kavuşmaların yaşandığı bir otogar en soğuk akşamlarından birindeydi. Üstündeki pantolonu düzelterek ilerleyen küçük çocuk annesinin ona verdiği montu giymemek adına oldukça ısrarcıydı. Köşeyi döndüğünde yerde oturan bir adam gördü. Uzun sakalları kirlenmişti, çıplak ayaklarından birini ince pantolonunun altında ısıtmaya çalışıyordu. Küçük çocuk bir süre anlam veremedi, ondan korkmalı mıydı?
Adam, titreyen vücudunu çocuktan saklamak için kendini sıktı. Yapabildiği kadar büyük bir gülümseme ile selam verdi.
Küçük çocuk ise karşılık olarak gülümseyecekken annesi kolundan tuttu. "Böyle insanlar ile sakın konuşmayacaksın!"
Çocuk ne olduğuna şaşırsa da adam bu tepkilere alışıktı. Ondan korkulacak, kaçılacak veyahut iğrenilecekti. Ötesi yoktu.
Kadının gözleri görse de bakamıyordu. Adamın yanındaki kitaplardan, gözlerinde bilginin oluşturduğu parlaklıktan haberi yoktu. Onun için sadece fakir ve pis birisiydi.
Belki adamın parası yoktu ama biliyordu ki karşısındaki kadından daha zengindi. Onun tek evi zihninin içindeydi. Kadına bir tepki vermedi çünkü biliyordu, kimse onu dinlemezdi.
Masum, küçük erkek çocuğuna bir daha bakacaktı ki karşısında gördü. Annesinden montunu almış, adama uzatıyordu. "Küçük gelebilir ama ısınırsın."
Yorumlar