İçerik Resmi

Gölgeler Ormanı


favorite 0 visibility 4 bookmark 0



 

Bölüm 1: Kayıp Yol

Sabahın gri ışığı, kasabanın taş döşeli yollarına sessizce süzülürken, genç bir kadın ağır adımlarla Gölgeler Ormanı’na doğru yürüyordu. Yüzü kararlıydı ama gözlerinin ardında bir merak, bir meydan okuma gizliydi. Yıllardır kulaktan kulağa aktarılan efsaneleri hiçe sayarak, tek başına ormanın içine girmeye karar vermişti.

Kasabanın yaşlıları her zaman aynı uyarıyı yapardı:
 “Gölgeler Ormanı’na giren bir daha dönmez. Gölge Avcısı orada bekler.”

Ancak kadın bu sözleri korkaklığın bahanesi olarak görüyordu. Cesaretini kanıtlamak, efsaneleri kendi gözleriyle görmek istiyordu. Yağmurun çiselediği o sabah, yalnızca bir pusula, bir fener ve eski bir kolye ile yola çıktı.

Ormanın girişine vardığında rüzgâr bir anda yön değiştirdi. Hava ağırlaştı. Pusulası kendi ekseni etrafında dönmeye başladı. Geride bıraktığı patika sisin içinde kayboldu. Geri dönüş artık mümkün değildi.

Çamurlu patikada ilerlemekten başka seçeneği kalmamıştı.

 

Bölüm 2: Fısıltılar

Saatlerin mi geçtiği, yoksa sadece birkaç dakika mı olduğu belli değildi. Ormanın içindeki zaman, dışarıdakinden farklıydı sanki. Kadın, gövdeleri bükülmüş, yaprakları simsiyah ağaçların arasında ilerlerken, kulağına bir uğultu geldi. İlk başta rüzgâr sanmıştı, ama bu bir fısıltıydı.

“Geri dön...”
 “Seni de alacak...”
 “O artık bizimle...”

Fısıltılar giderek belirginleşti. Rüzgâr gibi değil, zihninin içinden geliyor gibiydiler. Bir şey kadının adını fısıldıyordu. Kalp atışları hızlandı, nefesi daraldı.

Ve sonra onu gördü.

Karanlık figür ağaçların arasında beliriverdi. Uzun boylu, ince yapılıydı. Yüzü yoktu; onun yerinde koyu bir gölge vardı. Adımları sessizdi, ama toprağı ezdiği hissediliyordu. Kadın geri çekildi, kaçmak istedi ama ayakları çamura saplandı.

Figür, onun tam karşısında durdu.

“Hoş geldin, yolunu kaybeden ruh...” dedi.

Ses aynı anda hem derinden hem de zihninin içinde yankılanır gibiydi. Kadın, efsanenin gerçek olduğunu, Gölge Avcısı’nın varlığını artık inkâr edemezdi.

 

 

Bölüm 3: Gölge Avcısı

Kadın titreyerek geri adım attı. Gölge Avcısı, çevresindeki tüm ışığı yutuyordu. Gölgeler onun etrafında toplanıyor, sanki canlıymış gibi kıpırdanıyordu. Kadın, yere düşerken bir an için kendi gölgesini fark etti — ya da daha doğrusu, gölgelerinin eksikliğini.

Gölgesi artık yerde değildi.

Bir süre sonra, kendi gölgesinin birkaç adım ötede hareket ettiğini gördü. O, kadının gölgesi olmalıydı. Ama şimdi ondan bağımsızdı ve Gölge Avcısı’na doğru yürüyordu. Her adımda kadın, içindeki bir parçanın söküldüğünü hissetti.

Zihninde bir görüntü belirdi: kasabadaki yaşlı kadın.

Yıllar önce anlatmıştı: “Gölgeler Ormanı’nın derinliklerinde eski bir taş anıt var. Anıtın üzerindeki sembol, Gölge Avcısı’nı mühürleyebilecek tek şeydir.”

Kadın, kolyesini hatırladı. Üzerinde spiral benzeri bir işaret vardı. Aynı sembol… zihninde belirginleşti. Gölge Avcısı yaklaşırken, kadın son bir umutla sembolü hatırlamaya başladı. Hafızasından kazımak üzereydi.

 

Bölüm 4: Mühürleme

Karanlık giderek yoğunlaşıyor, orman ağır bir uğultuyla sarsılıyordu. Gölge Avcısı artık birkaç adım ötedeydi. Kadın gözlerini kapadı, zihninde sembolü canlandırdı. Ve sonra, derin bir nefes aldıktan sonra kelimeler dudaklarından döküldü:

Luminae vinculum tenebris...

Sözler havaya karışırken, etrafı titremeye başladı. Ağaçlar inledi, rüzgâr çığlık atarcasına esmeye başladı. Gölge Avcısı’nın hareketi yavaşladı. Onu çevreleyen gölgeler geriye çekildi. Gri gökyüzü beyaz bir parıltıyla aydınlandı. Toprak yarıldı, ışık fışkırdı.

Kadının kayıp gölgesi ona doğru yürüdü. İçine geri döndü. Ve o anda hissettiği o boşluk — ruhunun eksik kısmı — tamamlandı.

Gölge Avcısı, karanlığın içinde çatladı, çözüldü ve bir haykırışla yok oldu.

Orman sessizliğe büründü.

 

Bölüm 5: Ardından

Her şey bir anda durmuş gibiydi. Kuşlar hâlâ yoktu ama rüzgâr durmuştu. Zaman yeniden işlemeye başladı. Kadın arkasına baktı. Patika yeniden görünür olmuştu.

Yavaş adımlarla ormanın dışına yürüdü. Ne kadar süre içeride kaldığını bilmiyordu. Geriye dönüp baktığında, Gölgeler Ormanı sanki hiç değişmemiş gibiydi. Ama o değişmişti.

Kasabaya vardığında, insanlar onu görünce susup başlarını çevirdi. Sadece yaşlı kadın göz göze geldi ve başını eğdi.

Kadın bir daha ormandan söz etmedi. Ama geceleri uykusunda, duvarında iki ayrı gölge belirdiğini gördü. Ve biri, bazen birkaç saniye geç birleşirdi.

Gölgeler Ormanı sessizdi. Ama içindeki karanlık hâlâ oradaydı. Ve bekliyordu.

 

SON

 
#artemis

Önerilen Yazılar

Article Image

ÇOK GEÇ JALDINIZ...


favorite 2 visibility 16 bookmark
Article Image

Mutluluğun sırrı


favorite 0 visibility 2 bookmark
Article Image

kaybetme sanatı felsefesi


favorite 1 visibility 1 bookmark
Article Image

Zambak


Author Profile S.
favorite 0 visibility 6 bookmark

Yorumlar