İçerik Resmi

İçimde Saklanan Çocuğa Mektup


favorite 0 visibility 0 bookmark 0


Gecenin bu derin sessizliğinde, yetişkinliğin soğuk masasından, elimdeki kalemle zamana direnen bir kâğıda bakıyorum. Bu satırlar, içimde saklı duran, hiç büyümeyen o küçük kıza, yani çocukluğuma…

Biliyor musun, bazen içimde senin sesini duyuyorum. Hala oradasın. Bazen bir çiçeğin kokusunda, bazen bir çocuğun kahkahasında ortaya çıkıyorsun. Dizleri kanamış ama gülümsemekten hiç vazgeçmemiş bir çocuk görüyorum. Ellerin kır çiçekleri, saçların rüzgâr kokuyor. Her şeyin mümkün olduğu bir dünyada yaşıyorsun sen.

Hatırlar mısın? Hayallerini henüz “gerçek” denilen o buzlu cama çarpmadan önce yazdığın, cildi yıpranmış küçük bir defterin vardı. O defteri hala saklıyor musun? Yoksa üzerinde korku ve erteleme tozları biriktiği için bir köşeye mi bıraktın onu?

Sana bir sır vereyim mi? Ben o hayali gerçekleştirdim. O defterin her satırını, her hayalini ve her cümlesini gerçekleştirdim. Yetişkin olduğumda o hikâyelere hayat verdim ve o defterler kitaplara dönüştü... Sen o minik ellerinde ilk adımlarını atmıştın o defterin sayfalarında.

Gözlerimi kapatıp seni hayal ediyorum; dizleri kanamış ama gülümsemekten hiç vazgeçmeyen bir çocuk görüyorum. Düştüğünde ağlayıp tekrar ayağa kalktığın o anlarda ne kadar güçlüydün. Şimdi ise düşmekten korkuyorum. Oysa sen hep gökyüzüne bakardın, yıldızlara dokunmak isterdin. Ben ise gözlerimi yere indirdim, sadece adımlarımı saydım. Ama sen yeniden bana hatırlattın: Gökyüzüne bakmadan yaşamak, yıldızları unutmaktır. Düşmek kötü değil, yeniden kalkmak ve yeniden yıldızlara bakmak güzel.

Ve anladım ki, sen hiç gitmemişsin. Sadece beni beklemişsin. Sana dönmemi, seni yeniden kucaklamamı beklemişsin. İçimdeki sesin bazen fısıldadığı, bazen bağırdığı o anlarda seni hep hissettim. Bazen seni unutuyorum, biliyorum. Belki de sen de kendini en az benim kadar yalnız hissediyorsun. Ben bunu hissettiğim zaman sana sarılmak istiyorum sıkıca.

İçimizdeki Sessiz Oyun Alanı

Şimdi yetişkinliğin o kurallı, köşeli dünyasında, "yapmam gerekenler" ve "olması gerekenler" zinciriyle boğuşurken, senin o sınırsız oyun alanını ne kadar özlediğimi anlıyorum. Sen paranın değerini bilmezdin, sadece biriktirdiğin deniz kabuklarının paha biçilmez olduğunu düşünürdün. Sen acele etmezdin; bir karıncanın yürüyüşünü izlemek, bütün bir günü doldurabilirdi. Benim takvimlerim var, senin ise sadece anların.

Bana, kaybolan merakımı geri ver. Her gün aynı manzaraya baktığımda, senin ilk kez görüyormuşçasına gözlerinde parlayan o ışığı yeniden yakalamayı öğret. Hani o kırılan oyuncağa bile bir hikâye uydurur, onu tamir edip daha özel hale getirirdin ya? Şu anki kırık hayallerimi de öyle tamir edebilir miyiz? Onlara yeni bir macera gözüyle bakmayı öğretebilir misin?

Sana dönmem, bir kaçış değil, bir sığınak. Çünkü biliyorum ki, en yaratıcı, en cesur ve en saf yanım sensin. Senin o küçücük kalbin, bu koca dünyanın karmaşasından daha büyük ve daha bilgedir.

Seninle yeniden tanışmak istiyorum. Bana o küçük defterini gösterir misin? İçinde yazan hayalleri tekrar okuyabilir miyiz? Unuttuğum yıldızları bana hatırlatır mısın?

Çocukluğunun masumluğunda mavi elbisen ve pembe pamuk şekerinle yine birlikte gülümser miyiz?

Önerilen Yazılar

Article Image

OTUR... SIFIR...


favorite 2 visibility 8 bookmark
Article Image

TAKIM ELBİSELİ YALNIZLIK


favorite 5 visibility 24 bookmark
Article Image

Kendi Sesini Duyabildin Mi


favorite 4 visibility 9 bookmark
Article Image

PARAMPARÇA; Asi ve Aşık


favorite 1 visibility 8 bookmark

Yorumlar