14 Eylül 2025
ŞAH MAT
0
1
0
Toprak bir yolda sakin adımlarla yürüyordu. Ayakları çıplaktı, ama yumuşak kumlar zarar vermiyordu. Belirsiz bir rüzgâr bazen kumları hafifçe havalandırıyor, sonrasında yüzüne çarpıyordu. Önünü görmek için elleriyle yüzüne siperlik yapmıştı, ama bir türlü anlam veremedi, nereye yürüyordu? Neden yürüyordu? En son hatırladığı, yatağında rahatsız edici bir uykuya dalmak üzereydi. Gözleri kapalıydı ancak uyumuyordu. Başucunda duran saatin tik tak sesleri yankılanıyordu sadece. Bir anda sesler kesildi ve kendisini bu boş alanda yürürken buldu. Hava sarımtırak bir renkteydi, etrafta kendisinden başka hiçbir şey yoktu. Hem korkuyor hem de merak ediyordu.
Merak ve endişeyle birlikte yürürken odasında duran saatin sesi yeniden kulağına gelmeye başlamıştı. Ama bu sefer yankılı bir biçimde geliyor ve gittikçe yükseliyordu. Biraz uzağında, sarı sislerin arasında bir karartı önüne çıkmıştı. Kocaman bir biçimde kendisini bekliyordu, sanki. Merakının önüne geçemiyor ve ilerlemeye devam ediyordu. Büyük gölgeye gittikçe yaklaşıyordu ve kendisi yaklaştıkça saatin sesi gittikçe yükseliyordu.
Sisler hafif dağıldığı zaman tam önünde kocaman bir saatin kendisine doğru baktığını gördü. Ses geliyordu evet ama üstünde ne rakamlar vardı ne akrep ne de yelkovan. Sadece kaba gövdesinde sakince sallanıp duran tokmağından başka bir şey yoktu. Oysa saat kendi içinde zamanı ilerletmeye devam ediyordu.
Saatin her bir adımında, sarı sislerin içinde bir şimşek çakmaya başlamıştı. İşte şimdi korkmalıydı. Arkasına bakıp geldiği yolu kestirmeye çalıştı, ancak ayak izleri silinmişti ve büyük bir toz dumanından başka bir şey görünmüyordu. Gözlerini kısarak saatin büyük gövdesine yaklaştı, baktı, bir kâğıt buldu, kâğıtta kendisine yazılan notu okudu. “Büyük oyuna hoş geldin. Bu oyunu geçersen bütün hayatın yeniden senin elinde olacak ama geçemezsen hayatın burada sonlanacak!”
Saatin her bir adımında, sarı sislerin içinde bir şimşek çakmaya başlamıştı. İşte şimdi korkmalıydı. Arkasına bakıp geldiği yolu kestirmeye çalıştı, ancak ayak izleri silinmişti ve büyük bir toz dumanından başka bir şey görünmüyordu. Gözlerini kısarak saatin büyük gövdesine yaklaştı, baktı, bir kâğıt buldu, kâğıtta kendisine yazılan notu okudu. “Büyük oyuna hoş geldin. Bu oyunu geçersen bütün hayatın yeniden senin elinde olacak ama geçemezsen hayatın burada sonlanacak!”
Sırtından geçen ürpertiden sonra yer bir anda sarsılmaya başladı. Ayaklarının önünde bir satranç tahtasının bulunduğu ufak bir masa belirdi. Kiminle oynayacağı konusunda fikri yoktu, ama nasıl olsa kazanırdı, o hep kazanırdı.
Sandalyeye oturdu. Tahtanın üstünde piyonlar otomatik olarak yerlerini aldılar ve oyun başladı. Karşısında duran gölgenin piyonları normal görünüyordu, oysa kendisine ait olanların garip bir yapıları yok muydu? Her birinin üstünde kendi yüzü ve bu yüzlerin içinde, sahip olduğu ve çevresine gösterdiği tüm o duygular... Öfke, nefret, kin, kıskançlık, ego, aşağılama. Ne varsa piyonların üstünde, kendisine kendi gözleri ile bakıyordu.
Sandalyeye oturdu. Tahtanın üstünde piyonlar otomatik olarak yerlerini aldılar ve oyun başladı. Karşısında duran gölgenin piyonları normal görünüyordu, oysa kendisine ait olanların garip bir yapıları yok muydu? Her birinin üstünde kendi yüzü ve bu yüzlerin içinde, sahip olduğu ve çevresine gösterdiği tüm o duygular... Öfke, nefret, kin, kıskançlık, ego, aşağılama. Ne varsa piyonların üstünde, kendisine kendi gözleri ile bakıyordu.
Ve oyun başladı.
Karşısındaki görünmeyen el bir piyonu hareket ettirmişti, piyon hareket edince bir insan ağlamasına benzeyen bir ses çınladı etrafta. Kafasını kaldırdığında, piyonun hareketiyle, havaya kalkan tozların içinde, herkesin içinde aşağıladığı ve küçük düşürdüğü kadını gördü, piyonun sertliği bu yüzdendi. Telaşla, kendine ait piyonları istemsiz bir şekilde hareket ettirdi.
Gök gürültüsü etrafı sardı. Ve diğer piyonlar hareketlerine devam ettiler. Her harekette yaşamında kime zarar verdiyse onlar bir bir karşısına çıkıyor ve bakışları ile nefesini kesmeye başlıyorlardı. Başarılarını kıskandığı için hayatlarını bitirdiği insanlar, yani onların gözyaşları yağmur gibi iniyordu. Başka bir piyonda, kırdığı kalpler gözlerinin içine bakıyordu. Kendisini bir türlü oyuna veremediği için sürekli olarak yanlış hamleler ile devam etmeye çalıyordu. Kaybettiği her bir piyonda karşı tarafta bir huzur ve kendisinin içindeyse öfkeyle karışık korku beliriyordu.
Bir buçuk saat geçti. Oyunun içinde gerçeklerle yüzleşmeye devam etti. Titreyen elleriyle hamlelerine devam etmeye çalışsa da zorlanıyordu. Bir hiç gibi hissediyordu. Sıra artık son hamlelere gelmişti. Ani bir sarsıntı ile o gizemli el kalktı ve dev saatin rakamları mızrak gibi üzerine saplandı. ŞAH-MAT.
Karşısındaki görünmeyen el bir piyonu hareket ettirmişti, piyon hareket edince bir insan ağlamasına benzeyen bir ses çınladı etrafta. Kafasını kaldırdığında, piyonun hareketiyle, havaya kalkan tozların içinde, herkesin içinde aşağıladığı ve küçük düşürdüğü kadını gördü, piyonun sertliği bu yüzdendi. Telaşla, kendine ait piyonları istemsiz bir şekilde hareket ettirdi.
Gök gürültüsü etrafı sardı. Ve diğer piyonlar hareketlerine devam ettiler. Her harekette yaşamında kime zarar verdiyse onlar bir bir karşısına çıkıyor ve bakışları ile nefesini kesmeye başlıyorlardı. Başarılarını kıskandığı için hayatlarını bitirdiği insanlar, yani onların gözyaşları yağmur gibi iniyordu. Başka bir piyonda, kırdığı kalpler gözlerinin içine bakıyordu. Kendisini bir türlü oyuna veremediği için sürekli olarak yanlış hamleler ile devam etmeye çalıyordu. Kaybettiği her bir piyonda karşı tarafta bir huzur ve kendisinin içindeyse öfkeyle karışık korku beliriyordu.
Bir buçuk saat geçti. Oyunun içinde gerçeklerle yüzleşmeye devam etti. Titreyen elleriyle hamlelerine devam etmeye çalışsa da zorlanıyordu. Bir hiç gibi hissediyordu. Sıra artık son hamlelere gelmişti. Ani bir sarsıntı ile o gizemli el kalktı ve dev saatin rakamları mızrak gibi üzerine saplandı. ŞAH-MAT.
14
Takipçi
24
Gönderi
44
Beğeni
Son Duyurular
Henüz duyuru bulunmuyor.
Yorumlar