Bu kendimi çiçek alırken bulduğum üçüncü seferdi. Yaklaşık bir haftadır çiçeklere ilgi duyuyordum. Sevgilim, eşim yoktu ama çiçek alıyordum. Günaşırı bu minik dükkana gelir, bazen buket bazen tek bir çiçek alır çıkardım. Pek konuşmazdım. Kadın beni anlar ve her seferinde farklı çiçekler verirdi. Ben de bu sırada onu izlerdim.
Dün akşam arkadaşımla sohbet ederken bana evimdeki çiçekleri sormuştu. “Kime bunlar?” dediğinde kendime aldığımı söylemiştim. Kimse kendisi için çiçek almazmış. Evet, ancak farkına varıyorum.
Bugün ise sahafta oturuyordum. Kapı aralandı. İçeri girene baktım, çiçek aldığım kadındı. Sigaramı küllüğe bastırıp söndürdüm ve ayağa kalktım. Bu sırada raflara göz gezdiriyordu. Bir süre kitapları inceledikten sonra bana döndü. “Çiçek almaktan vaz geçmeyeceksiniz, değil mi?” Gülümsedi. “Ben de kitap almaya karar verdim.” İçerideki boğucu hava, hem tozdan hem sigaranın dumanından olsa gerek, nefesimi kesmişti. Yıpranmış bir kitap seçti, bana doğru geldi. Kitabı uzattı. “Hediyem olsun.” dedim. Kabul etti.
Ertesi gün çiçek almak için yine ona gittim. Bana bu sefer saksıda bir çiçek verdi. “Sahafınıza koyun bunu. Düzenli sularsanız solmaz.” Başımı salladım. Saksıyı alıp dükkandan çıktım. Sahafa geldiğim gibi içeriye göz gezdirdim ve saksıyı koyacak yer aradım. Ahşap masanın üstünde duran birkaç kitabı kenara ittim, saksıya yer açtım. Nazikçe koydum. Evdeki çiçekler soluyordu. Bunun toprağı vardı, solmaması için her gün kadının dediği gibi sulamalıydım. Elime çiçeklerle ilgili olan kitabı aldım. Hemen bunun hangi tür olduğunu öğrenmek için sayfaları karıştırdım. Gardenya adında bir çiçekmiş. Koyu ve kararmış duvarların arasında beyaz bir çiçek sahafta hoş durmuştu.
...
Her gün adam bıkmadan sıkılmadan çiçek almaya devam etti. Kadın saksıda çiçek verdiği halde çiçekler hala soluyordu. Yapraklarının kurumasını engelleyemiyordu.
“O sahafın havası boğucu. Zehirleniyor olmalılar.” demişti kadın.
“Kitap kokuları bitkiye ne gibi zarar verebilir ki? Ağaçtan yapılıyorlar ne de olsa.”
“Kitaplardan bahsetmiyorum. Duman içeriyi boğuyor. Çiçekleri de.” Adama baktı, gözleri çökmüştü. “Ve sizi de.”
Adam çiçeklerin yaşamasını istiyorsa dumanı oradan çıkarmalıydı, sigara içmemeliydi. Ya da yaşayan çiçeklerle değil, sadece hayatta kalmaya çalışanlarla yetinecekti.
O günden sonra sigarasını içmek için dışarıya çıkar oldu. Çiçeklere gözü gibi baktı. Ama solmaya devam ettiler. Ve yine bir gün kendini çiçekçi kadına giderken buldu. Çiçek aldı, yine sahafta en güzel köşeye koydu. Akşam eve geldiğinde yine arkadaşıyla konuştuğu bir vakit “Bilerek yapıyorsun.” dedi arkadaşı. “Bilerek çiçekleri öldürüyorsun. Yoksa kadını görmek için sebebin kalmaz.”
“Hayır” diye kesin bir şekilde reddetti adam. “Zaten kitap almaya geliyor, görüyorum. Bunun için çiçekçiye gitmeme gerek yok. Çiçekler ölüyor. Bu yüzden gidiyorum.”
“Aldığı kitapları okuyup bitirmesi uzun sürüyor. Hatta bilerek en ince kitapları öneriyorsun. Sen onu daha sık görmek istiyorsun.” Arkadaşının sözü üzerine gözlerini başka yöne çevirdi. Tam ona karşılık cevap verecekti ki “Çiçekler ölmüyor.” diye devam etti arkadaşı.
“Sen onları kendinle birlikte öldürüyorsun.”
Yorumlar