Olmalı Böyle Günler
Selam hepinize,
Bugün yine kendimle ilgili şeyler keşfettiğim bir gündü. Yine gerildim, özgüvenim sarsıldı, pişman oldum, üzüldüm, mutlu ve heyecanlı oldum, öfkelendim ve sebepleri, nedenleri irdeledim. Bugün yine her şeyi hissettim ve buna izin verdim. Hayatın bize hazırladıkları her zaman iyi şeyler olmaz, bilirsiniz. Ama bizler onun neler getireceğini kontrol etmeye çalıştıkça, getirdiği her şeyin sadece kötülüğüne odaklanırız. Ve sonra “neden hep kötü şeyler oluyor?” diye sorar, adım adım içimizde sakladığımız diğer tüm duygularla birlikte hissizliğe doğru gideriz. Bugün yine kontrol edemediklerimin iz bıraktığı bir gündü benim için…
Midem bulandı günün sonuna doğru. Kötü diyemeyeceğim, ama rahatsız edici bir his sardı içimi akşam vakti evime dönerken. Sanki içimde ağlamak isteyen bir ben vardı. Ama kötü bir günden ya da hayattan değil, sadece öyle hissettiğim için, belki de fark etmeden fark ettiklerimden dolayı. Şimdiye kadar bir şeyleri kovalarken neyi kaybettiğimi ya da kaçırdığımı hiç anlayamamıştım. Arkadaşlığı, aşkı ararken sahteliği ve toksikliği, başarıyı ararken tükenmişliği, sevgiyi ararken iğrençliği, eğlenceyi ararken bitmişliği bulduğumu fark edememiştim.
Ancak son zamanlarda hislerimi açıkça hissetmeye izin verdikten ve sürekli üzerine düşünmek yerine sadece yaşamayı seçtikten beri, bunlar kendini hatırlatıp duruyor. Her bir günüm bu mücadelenin içinde geçiyor. Kendimle, insanlarla ve yaşadığım ülkeyle verdiğim savaş beni fark etmeye, hissetmeye, ağlamaya ama en önemlisi öğrenmeye teşvik ediyor. Ders çıkarmaya, bir ben oluşturmaya, inançlarımı ve değerlerimi belirlemeye itiyor. Bir süredir neden hep benzer konularda sorun yaşadığımı düşünürken fark ettim bunu aslında: İnancı, değeri, sınırları belli olmayan bizler, karşımıza çıkan insanlara, olaylara, hatta kendimize karşı her daim bir istisna tanıyacak durumdayız. Biri zarar verici bir şey mi yaptı? Nedenini düşünüp üzülür ve sinirleniriz ama içimizdeki ses fısıldar: “O kötü biri değil ne de olsa, yararlarını düşün. Şimdi bunları göz ardı edip çıkaracak mısın hayatından? Yalnız kalmayı mı tercih edeceksin?” Canımızı sıkan bir olay mı oldu? Yine kendimizi suçlarız: “Sen kimsin de bunu hak edeceksin? Olduğun kişi, yaptığın hareketler yüzünden geldin bu hale. Değiş, onların istediği gibi biri ol.”
Bu sesler her zaman net değildir belki ama sonuçları o kadar net ve sinsice etki eder ki, farkında bile olmayız. Biz bu istisnaları yapmazsak, gelecek olan tüm iyi olasılıkları kaçıracakmışız gibi hissetmekten kendimizi bitiririz. Üstelik kendimiz tarafından.
Yemin ederim ki bu kolay değil, basit değil, ama gerekli. Bu tarz günleri yaşamak, hayal kırıklığına uğramak, hesap sormak gerekli arkadaşlar . Ama “ya bu olursa?” ya da “olmazsa?” demek yerine, ne hissediyorsanız ve ne doğru geliyorsa onu yapmak gerekli. Kendimizi ve benliğimizi oluşturmak için sadece doğru geleni yapmak, başkalarının ne düşündüğüne veya ne istediğine bağlı kalmadan sadece biz olmak gerekli.
Çevremize sahip olmak istediğimiz insanları çekmek için, bunu başarmak için gerekli. Sürekli arayışta olmaktan değil, çekmekten bahsediyorum. Kendinize güveneceksiniz bu konuda güvenin. Hiçbir hissinizin ya da kararınızın altı boş değil. İçinizdeki gücün fark etmeden yaptığı hesaplara ve verdiği kararların gerçekliğine inanın. Hissedin, karar verin, uygulayın. Çünkü o benliğiniz zaten hep değişecek, gelişecek. Yıkımını da inşasını da siz yapacaksınız; siz ve olduğunuz kişinin hissettikçe aldığı kararları. Korkmayın, sadece yaşayın.
Lütfen hiçbiriniz “Ben buradayım ve burada olduğum sürece varlığımı hissettireceğim!” demekten çekinmeyin.
Yorumlar