İçerik Resmi

VAROLMAMIŞ


favorite 1 visibility 12 bookmark 0


                                                                                                                                              -GİRİŞ-

Masmavi denizin köpük saçlarını izlerken, yaprak bile kımıldamayan kafamın içinden şöyle bir ses yükseldi: ’’Sevdiğim adamla mutlu olabilecek kadar şanslı olmayı dilerdim.’’ Aklımdan geçen acı istekle beraber rüzgârdan yanan gözlerimi yumdum ve gözlerimi açtığımda bu düşüncemin gitmesini istedim. Uzun bir zaman sonra, rüyalarımda bile denk gelemediğim bir zamanda, içine çekildiğim şeyden tüylerim ürpermişti ya da saatlerdir denizi izlediğim için üşümüş de olabilirdim. İyileşmeye ve geleceğimi başka renklerle boyamaya başladığım bir zamanda, tekrardan ortaya çıkmasına izin vermemem gerekiyordu.

 Ağlamaktan gözleri şişmiş ‘’Kurtar beni!’’ diye bağıran Ela’nın yüzü birden değişti. Nefreti o kadar büyüktü ki konuşurken ağzından kıvılcımların çıktığını gördüm. Korkudan kafamı başka tarafa çevirdim ama söyledikleri kafamın içinde dönüp duruyordu.

‘’N’oldu Ela! Hani kişisel gelişiyordun! Yaşadıkların az mı geldi! Haa! Cevap versene! Nerde kaldı öz saygın, öz sevgin Ela! Beni sevmeyeni ben hiç sevmem diyordun! Adam başkasını buldu başkasını! Sense hala keşkelerde boğuluyorsun. Büyü yaptı sana söylüyorum, inanmıyorsun. Bir insan bu kadar da ahmak olamaz. Sen boş ver o gelişim kitaplarını da bir hocaya git en iyisi çünkü gözle görülemeyen, var olmayan şeylerden iyi anlar, tıpkı senin aşkın gibi!’’ Kahkahası kulaklarımı çınlatmıştı. 

Çok canı yanmıştı öfkesi bundandı. Kendime olan nefretim ve hayal gücüm korkutsa da hoşuma gitmişti. ’’Kitap mı yazmaya başlasam acaba?’’ diye düşünürken fazla acımasız olan tarafım ‘’Olur olur belki bir işe yarar da para kazanırsın.’’ dedi alaycı sesiyle. Gözlerimi devirirken kendimle anlaşamadığımı fark ettim ve telefonumun çalmasıyla gerçek dünyaya geri döndüm. Onun da iç sesimden pek bir farkı yoktu ama en azından sürekli laf sokmuyordu. Arayan annemdi ve hesap verme vakti gelmişti.

‘’ Alo, Anne?’’

‘’ Bebeğim nasılsın, nerdesin? Geç oldu ne zaman eve geleceksin?’’

 ‘’İyiyim Anneciğim kafam dağılsın diye sahile geldim. Birazdan kalkacağım.’’

‘’ Bu havada şart mıydı sahile gitmen Ela hasta olacaksın.’’

Evet, bu gidişle hasta olacaktım ama havadan değil. Ebeveynlerimiz en azından basit hava koşullarından kendimizi koruyabilecek olgunluğa eriştiğimizi kabul etselerdi olmaz mıydı?

‘’Sıkı giyindim hasta olmam merak etme Anne.’’

‘’ Ben bilmem artık orasını, hasta olursan bakmam sana haberin olsun. Hem bu saatte oralarda ne işin var senin?’’

‘’Tamam anne tamam kalkıyorum ve geliyorum.‘’ Sabretmek bazı zamanlar gerçekten çok zor oluyordu. Anlıyorum, onlar için hiçbir zaman büyümeyeceğiz ama yetiştikçe dış dünyaya açıldığımızı, doğduğumuz evde olan olaylar dışında bir hayata sahip olmaya başladığımızı ve o olayların yarattığı duygularla baş etmekte zorlandığımızı anlamaları gerekiyordu.

‘’ Tamam hadi çabuk ol. Bir de kalabalık yerlerden gel kızım.’’

‘’Bir gün kendi evim olacak ve o zaman geldiğinde istediğim kadar sokaklarda gezeceğim göreceksin!’’

‘’Büyüdüm diyene bak sen! Aferin sana Ela, aferin kızım! Kendi evinde ne yaparsan yap ama şu anda benim evimde yaşıyorsun ve hemen eve geliyorsun.’’

‘’ Tamam anne tamam, beş dakikaya evdeyim. Hadi görüşürüz.’’ 

Telefonu kapatırken hala söyleniyordu. Oturduğum yerden oflaya puflaya kalktım. Gerçekten bazı zamanlar hayvanlara özeniyordum. Ne güzel, ufak bir ailen oluyor onlardan da bir yerden sonra ayrılıp, kafana göre takılıyorsun. Yol boyu bunları düşünürken ve bir miktar da ondan bundan hayal kurarken eve varmıştım.

Eve girmek için çantamdaki anahtarımı ararken birden dönüp arkama baktım. Yine yapmamam gereken bir şey yapmıştım. Acı da olsa, daha aklı başında, daha hissiz ve sağlam olmamı sağlayan yani bu acımasız dünyaya layık olmamı sağlayan ilk güne gittim. 

Görüşünü bulanıklaştıran gözyaşlarından fırsat bulduğu sırada anahtarı deliğine sokmaya çalışan Ela’ya sıramı vermiştim. Sağından onu izlerken sarılıp, sakinleştirmek istedim. Her zaman kendime karşı acımasız değildim tabi ki sadece kendime yaptıklarım aklıma geldikçe öfkeleniyordum, suçluyordum. Ağlamaktan nefes alamadığım gecelere rağmen, rüyamda görüp de ağlayarak uyandığım sabahlara rağmen, uslanmayıp kalbimi paramparça edeni sevmeye devam ettiğim ve yaptıklarına bahaneler bulup onu mağdur ettiğim zamanlar aklıma geldikçe kendime karşı olan saygımı kaybediyordum. Ama neyse ki bir süre sonra acınız dindikçe kendinize daha iyi davranmaya başlıyorsunuz. Kalbinizdeki ve aklınızdaki kara bulutlar dağılıyor. Güneş elbisesini savurduğunda, bunları neden yaşadığınızın sebeplerini buluyorsunuz. Almanız gereken dersleri alıp, kimi zaman kendinizden utanırken, birdenbire daha da saygı duyduğunuzu fark ediyorsunuz. Bende bu evreyi başarıyla geçmiştim. Asıl suçlamam gereken kişiyi öğrenmiştim. 

O gün Turgut sözde kendince en doğru şekilde ayrılıp, gönül rahatlığıyla evine dönerken, bense onsuz yaşayamayacağımı düşündüğüm adamın yasını tutmaya başlamıştım. O kendince vicdanını rahatlatmıştı. Açıklama yapmadan ortadan kaybolmanın alışıldığı bir dönemde yüz yüze ayrıldığı için kendini kutsal bir varlık olarak görüyordu. Sonradan düşündükçe fark etmiştim. Daha ayrılık konuşması yapmadan kendiyle ne kadar gurur duyduğu yüzünden belli oluyordu. O zaman bana değer verdiği için bu şekilde ayrıldığını düşünmüştüm ama o sadece kötü biri olmamak, kötü anılmamak için bunu yapmıştı. Planına sadık kalarak son ana kadar sabırla benden ayrılmayı beklemişti. Bense bütün günü birlikte geçirmemize rağmen son günümüz olduğunu konuşmaya başlayınca anlamıştım. Haksızlıktı bu, benim de bunu bilmem gerekiyordu. Vedalaşmam gerekiyordu. 

Eve aştığımı zannederken, üstünü örttüğümü fark ettiğim duygularımın tekrarlanması korkusuyla girdim. Annem, salondan bağırmasıyla düşüncelerimle arama girdi.

‘’Sonunda gelebildin çok şükür! Evin yolunu bulabilmişsin! Geliyorum demenin üzerinden yarım saat geçti. Beş dakikalık yolu bir türlü gelemediniz Küçük Hanım. Bir dahakine konum atayım da daha çabuk bulursun yolu, daha çabuk gelirsin.’’

‘’Hatırlat da sonra buna güleceğim Anne. Şu anda gülmeye yerim yok.’’

‘’ N’oldu yine!?’’

‘’ Farklı bir şey olmadı. Aynı şeyler işte kafam dağınık biraz.’’ Diyerek odama giderken annemin her zamanki gibi söylendiğini duydum. ‘’Söylenmesen olmaz‘’ diye geçirdim içimden. Gözlerimi devirirken odama girdim. Makyajımı silip, pijamalarımı giydikten sonra yatağıma yattığımda kafamdakiler hala konuşuyordu. Sessiz ve loş odada yattığım yerden ‘’Bir susun be.’’ diye mırıldandım. Ablam söylediğimi hiç yadırgamamıştı. Canım ablam beni deli olarak bağrına basmıştı. ‘’Madem konuşmak istiyorsunuz, buyurun, susmayın konuşun.’’ diye geçirdim içimden. Konuşanlar arasında kimler var diye bakınırken birden bilge Ela’ya gözüm çarptı. Göğsünü gererek, son derece kendini beğenmiş bir şekilde sözün ona gelmesini bekliyordu. Baktığımı görünce ’’Ne kadar büyüdüğünün ve akıllandığının farkında mısın? Yaşadıklarından alman gereken dersleri aldın. Narsistlerin korkulu rüyasısın artık.’’ Dedi gururla bakarken. Söylediğine gülerken gerçekten de ilk zamanlarda olduğu gibi aşk sarhoşu olmadığımı fark ettim. Aklım ve mantığım maksimum seviyedeydi ama kalbim hala bildiğini okuyordu. 

Onu bu kadar mantıklı düşünebildiğim halde hala seviyor olmam gerçeği canımı avuçlarının arasına almış, yok etmek istercesine sıkıyordu. Onca acı, gözyaşı, kâğıt mendil ve aydınlanma neredeydi bilmiyordum.

Kendime itiraf edemediğim şeyler vardı. Eminim sizin de vardır. Mesela ‘’Geri gelse, pişman oldum dese döner misin?’’ diye soranlar olmuştur ve mutlaka sizde kesin mantığınızın sesini dinleyerek, aşkımdan ölsem de bana yaptıklarından sonra geri dönmem demişsinizdir, haklısınız da. Artık daha sağlıklı düşünmenize sevinsem de bu soruya bir de kalbinizle cevap vermenizi tavsiye ederim. Önce bir kendimize şunu itiraf edelim ki, kalbimizi dinlersek döneriz. Ölene kadar da içimizden bu geçer. Çünkü onu seviyorsunuz ve yaşanılanları unutup yolunuza devam etme isteğiniz nefretinizden değil, yaşadığınız acılara bir an önce son verme isteğinizden ileri geliyor. Ondan nefret ederek kalbinizden yok edebileceğinizi zannediyorsunuz.

Bilmenizi isterim ki insanın canıyla ve ruhuyla sevmesi çok güzel bir şey, ki zaten anlatmak istediğim mesele de bu değil. Hak etmeyen biri olsa da istediğiniz kadar onu sevebilirsiniz. Ama şu gerçeği ben dahil bütün aşıklara söylemeliyim ki, hayat bunun peşinden gidecek kadar uzun değil. Eğer elimizde sadece duygularımız varsa, onları bir kenara bırakıp hayatımıza devam etmeliyiz. 

Düşünün ki sizin bir meyve bahçeniz var ve siz elma ve başka meyvelerin ağaçlarına da sahipsiniz. Elmayı çok seviyorsunuz ve ona çok fazla su verip çürümesine sebep oluyorsunuz. Bahçenizde elma ağacı kalmıyor. Ne yapacaksınız? Bir daha meyve yemeyecek misiniz? ‘’Elmaya olan sevgimin bitmesi lazım. Onu unutana kadar bir daha meyve yemem.’’ mi dersiniz? Ya elmaya karşı olan sevginiz hiç bitmezse ne olacak? Ya da ben diğer meyveleri sularken elma ağacım tekrardan yeşermeye başlarsa diye düşünebilirsiniz. Fakat bu hiçbir zaman olmayacak çünkü o çoktan çürüdü. Sizin çok su vermenizle alakalıydı ya da güçsüz bir ağaçtı. Bunu düşünmekle zaman kaybedeceğinize başka bir elma ağacı dikebilirsiniz ve bu sefer suyu sevip sevmediğini, ilginizi hak edip etmediğini tecrübeleriniz sayesinde anlayabilirsiniz. Anladığınız üzere konunun elmayla ya da bahçeyle bir alakası yok. Mesele sevgimizi nasıl vereceğimiz değil, asıl mesele sevgimizi verebileceğimiz doğru insanı seçebilmekte. Bunları düşünürken, dışarıdan gelen kedi kavgası sesleri eşliğinde uyuklamaya başlarken bir anda kafamın içinden şöyle bir ses yükseldi: ’’Sevdiğim adamla mutlu olabilecek kadar şanslı olmayı dilerdim.’’Anında gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bu işe bir son vermem lazımdı.

VAROLMAMIŞ 1 / 1

Önerilen Yazılar

Article Image

Durumsuzuz


favorite 0 visibility 1 bookmark
Article Image

Yağmur Yağıyor İnce Gönül Şiiri


favorite 0 visibility 2 bookmark
Article Image

PARAMPARÇA; Asi ve Aşık


favorite 1 visibility 8 bookmark
Article Image

Kuşların Ardında Kalanlar


favorite 2 visibility 15 bookmark

Yorumlar

Yazbiköşe 2025-08-17 08:51

Yeni bir hikaye mi doğuyor? 🤩

VAROLMAMIŞ