Köklerini Uzaktan Tanıyan Bir Nesil
Röportaj ve metin: Karaca Erden
Bir röportaj hazırlamaya karar verdiğimde en çok düşündüğüm şey, “Hangi konuyu anlatmalıyım ve neyin peşinden gitmeliyim?” sorusuydu. Uzun bir arayışın ardından ilgimi çeken, köklerini uzaktan tanımak zorunda kalan gençlerin dünyayı ve Türkiye’yi nasıl gördüğü oldu. Bu, yalnızca bireysel bir merak değil; aynı zamanda bugün birçok gencin ortak bir hikâyesi. Bu yüzden şu soruya yöneldim:
“Kendi vatanından başka bir ülkede büyüyen biri için Türkiye ne ifade eder?”
Bu sorunun cevabını ararken aklıma Mısır’da yaşayan bir arkadaşım geldi. Müzikle uğraşan, söz yazan, iki kültürün arasında şekillenen bir kimliği olan Razumıhın… Onunla yaptığım sohbetler her zaman ilgi çekiciydi. Konuyu netleştirir netleştirmez kendisine ulaştım. Teklifimi hiç düşünmeden kabul etti ve sakin, rahat bir ortamda uzaktan gerçekleştirdiğimiz söyleşi başladı.
İki ülke arasında büyümek
Konuşmamızda dikkatimi çeken ilk nokta, “Mısır’daki ekonomik koşulların Türkiye’ye kıyasla oldukça zor olmasıydı” cümlesi oldu. İnsanların çocuk yaşta çalışmak zorunda kalması, onun en büyük eleştirilerinden biri. Türkiye’de de benzer durumlar görülse de, Razumıhın’ın bu konuya özellikle vurgu yapması anlamlıydı.
Bir diğer önemli ayrıntı da geçmişte yaşanan devlet kaynaklı ırkçı yaklaşımlar… Bu durum, onun arkadaş çevresini daha dikkatli seçmesine sebep olmuş. Yabancı bir ülkede büyümenin insanın ruhunda nasıl bir iz bıraktığını bu örnekte açıkça görmek mümkün. Belliki yorucu ve dusundurucu bir zaman diliminde bu zorluklari aşıp bir dost çevresi edinebilmiş ve oraya uyum sağlamış.
İki kültürün müziğe yansıması
Müzik ise onun iki kültürü birleştirdiği alan. Rap tarzını benimseyip hem Türkiye’nin hem Mısır’ın ritmini kendi sesinde toplamış. Yabancı ülkelerde yaşayan yabancılarla ilgili şarkılar yapma isteği, yaşadığı ortamı nasıl gözlemlediğini gösteriyor.
Dışarıdan görünen Türkiye imgesi
Türkiye’ye dair içinde nasıl bir imge taşıdığını sorduğumda verdiği cevap oldukça düşündürücüydü. Özellikle “suç” vurgusu dikkat çekiciydi. Türkiye’nin dışarıya sorunlarıyla anılması üzücü; çünkü bu topraklar yalnızca kusurlarıyla değil, insanıyla, kültürüyle, tarihiyle çok daha geniş bir anlam taşıyor.
Mısır’daki hayatla ilgili söylediği şu cümle ise göçmen psikolojisini özetler nitelikteydi:
“Burada doğup büyümek farklı; sonradan gelen bunu göremez.”
Türkiye’nin eğitim sistemini ağır bulsa da, iki ülkeyi de iyi gözlemlemiş biri olarak duygusal bir bağ taşıdığı belli. Dışarıdan bakan gençlerin Türkiye’yi çoğu zaman “eğitim baskısı” ve “toplumsal gerginlik” üzerinden okuması, ülkemizin uluslararası algısıyla ilgili önemli bir işaret.
Bağ kopmuyor
Her şeye rağmen Razumıhın’ın Türkiye’ye karşı sevgisi ve saygısı belirgin. Bir gün sabit bir yaşam kurmak istemese de, dünyayı gezmek istediğini söylüyor. Yine de Türkiye ile bağını koparmak gibi bir düşüncesi yok.
Röportajın sonlarında söylediği kısa ama etki oluşturan cümlesi , uzaktan Türkiye’yi tanıyan gençlere bir uyarı gibiydi:
“Göründüğü gibi değil. Gördüğünüzün tersi çıkabilir.”
Biraz ağır, biraz temkinli ama oldukça düşündürücü bir ifade.
Burada aslında yorumlamaya dayalı bir çok bakiş açısı çıkabilir ama benim kendimce yorumum şudur ki “Türkiye Mısır'ın öğrettiği gibi değil ama hayal ettiğiniz gibide değil.” Yani Turkiye’yi farklı ülkeler farklı bir gözle yorumluyor olabilir fakat bunların doğru olduğu düşüncesi her zaman sizde bir soru işaret bırakmalı. Benim kendimce tavsiyem Bir ulkeyi iyisi ve kötüsüyle ancak kendi genci anlatır.
Simdi röportajın tam kısmını siz değerli okuyucularimiza sunuyorum ;
RÖPORTAJ — “Köklerini Uzaktan Tanıyan Bir Nesil”
Karaca Erden:
Bugün “Köklerini Uzaktan Tanıyan Bir Nesil” üzerine bir röportaj yapıyorum.
Sen hem Türkiye kökenli olup hem de çok küçük yaşta Mısır’a gitmiş birisin.
Bu yüzden aidiyetin tek bir yerle sınırlı değil; iki ülke arasında şekillenen bir kimliğin var.
Başlamadan önce seni biraz tanıyalım. Kendini birkaç cümleyle anlatır mısın?
Razumıhın:
“22 yıldır Mısır’da yaşıyorum. Aslen Türküm, İzmirliyim; annem ve babam İstanbullu.
Müzikle uğraşıyorum, bunun dışında internet üzerinden farklı işler yapıyorum.
Söz ve şiir yazmayı, okumayı severim. Kitaplarla aram iyidir; özellikle felsefe ve tarih üzerine araştırma yapmayı çok severim.”
Karaca Erden:
Mısır’a çok küçük yaşta gitmişsin. Hatırladığın kadarıyla o süreç nasıldı? Ailenden duyduğun hikâyeler var mı?
Razumıhın:
“Açıkçası pek hatırlamıyorum ama duyduklarıma göre babam okumak ve daha rahat bir yaşam için buraya gelmiş.”
Karaca Erden:
Çocukluğunu Mısır’da geçirmek sana nasıl bir kimlik verdi? Kendini nasıl tanımlıyorsun?
Razumıhın:
“Hem buralı hem Türk olmak dışarıdan bakınca tuhaf gelebilir ama iki dili de ana dilim gibi konuşuyorum.
Birkaç dil bilmek insanı geliştiriyor. Kültürel olarak farklı olsak da ikisini aynı anda yaşamak güzel.
Mısır’da genelde arkadaş çevremi, benim gibi farklı ülkelerden olup burada yaşayan yabancılardan seçerim.”
Karaca Erden:
Babanın okumak ve daha rahat bir yaşam için Mısır’a yerleştiğini söyledin. Peki gerçekten öyle oldu mu? Mısır’da yaşamak nasıl bir şey?
Razumıhın:
“Babama göre çok iyi, bana göre değil.
Eğitimime Türkiye’de devam etmek istedim ama bazı sorunlar oluştu.
Mısır, siyasi nedenlerden dolayı eskiden Türklere karşı ırkçı davranırdı; şu an öyle değil ama ekonomi olarak Türkiye’den çok daha aşağıda.
Yine de insanlar burada mutlu yaşıyor.”
Karaca Erden:
Ailenden, çevrenden ve dizilerden Türkiye’yle ilgili neler öğrenerek büyüdün? Daha önce Türkiye’ye geldin mi?
Razumıhın:
“İki kere geldim. Türkçeyi ailemden öğrendim.
Dizilerden ve çevremden insanların nasıl yaşadığını gördüm.
Konuşma olarak zorlanıyordum ama zamanla bunu aştım.
Daha anlaşılır olmak için müziklere yöneldim. Rap dinlemeyi seviyorum.
İki ülkenin farklı konular hakkında müzik üretmesi beni etkiledi ve ben de şarkı yapmaya başladım—yabancı ülkelerde yaşayan yabancıları anlatan şarkılar yapıyoruz.”
Karaca Erden:
Türkiye’ye dair “keşke bunu yaşayabilseydim” dediğin bir şey var mı?
Razumıhın:
“Her şey kader. ‘Keşke’ dediğim bir şey yok.
Yaşamak istediklerim için mücadele ederim; olmazsa da denemiş olurum.”
Karaca Erden:
Türkiye’yi az görmene rağmen içinde nasıl bir Türkiye imgesi taşıyorsun?
Razumıhın:
“Daha iyi bir ülke olabilmesi için dışarıda olsam da çaba gösteriyorum.
Kendimi ve ülkemizi iyi tanıtıyorum.
Eğitim çok yorucu, gençler çok baskı altında. Bunun düzelmesini isterim.
Türkiye sadece bir isim değil; Mısır’da hâlâ Osmanlı’nın izlerini görüyorum.
İnsanlarda, sokaklarda… Ama nedense bir nefret de var.”
Karaca Erden:
Türkiye’nin eğitim sisteminin gençleri yorduğunu söyledin. İki ülkenin eğitim alanındaki benzerlik ve farklılıkları neler?
Razumıhın:
“Burada eğitim daha rahat. Notlar sorun olmuyor.
Türkiye’de okumak istememin nedeni çevre edinmek, Türkçemi iyileştirmek ve burada olmayan eğitimleri almak.
Mısır’da herkes küçük yaştan itibaren çalışmaya başlar; çoğu okulu bırakır. Bu durum ekonomiyle ilgili.”
Karaca Erden:
Mısır’da Türklere karşı eskiden bir ırkçılık olduğunu söyledin. Şimdi ise halkta bir nefret olduğunu belirttin. Bunu nasıl yorumluyorsun?
Razumıhın:
“Devlet tarafından ırkçılık vardı. Vize vermezlerdi, deport ederlerdi—özellikle 2013’ten sonra.
Darbe yüzünden insanlar susturuldu. Türkiye darbeye karşı durunca halka Türklerin kötü, terörist olduğu söylendi.
Bunu özellikle büyük yaştaki insanlara aşıladılar.
Gençler ise Türk dizilerine aşık; Türkleri seviyorlar.
Bu durum beni yoruyor.”
Karaca Erden:
Mısır’da yaşamanın en sevdiğin yön ne? Bize bu ülkeyi kısaca anlatır mısın?
Razumıhın:
“Yabancı görünce saygılı davranıyorlar; bu işime yarıyor.
Yemekleri farklı ama seviyorum.
Mısır’da okuma yazma bilmeyen oranı çok yüksek.
Kahire çok kalabalık—yaklaşık 30 milyon.
Havası çok kirli; ilkbahar sonbahar yok, sadece yaz ve kış.
Ama kışı çok güzel. Yaz sıcak olsa da nem yok, yapış yapış olmuyor.
Burada doğup büyümek farklı, sonradan gelmek başka.
Yaşam zor ama mutlu edici—sonradan gelen bunu göremiyor.”
Karaca Erden:
Mısır’da büyümüş biri olarak Türkiye’ye baktığında seni en çok merak ettiren şey ne?
Razumıhın:
“Neden agresif bir ülkeyiz?
Şiddet çok yüksek. Bunun eğitimden kaynaklandığını düşünüyorum.
En çok bunu merak ediyorum: Neden böyleyiz?”
Karaca Erden:
Sence Türkiye’de büyüseydin nasıl biri olurdun?
Razumıhın:
“Düşünmedim, açıkçası.”
Karaca Erden:
Bir gün Türkiye’de yaşamak ister misin, yoksa hayatını Mısır’da sürdürmek daha mı doğru geliyor?
Razumıhın:
“İkisi de değil. Farklı ülkeleri gezmek istiyorum.
Sabit kalmak istemiyorum.
Her iki ülkede de yaşamımı sürdürmek istiyorum.”
Karaca Erden:
Türkiye’yi az görmüş olsan da yine de ülkeni seviyor musun?
Bir ülkeyi hiç yaşamadan sevmek mümkün mü?
Razumıhın:
“Ülkesini sevmeyen biri gözümde haindir.”
Karaca Erden:
Bugünün genç neslinin, kökleri uzakta olsa bile bir ülkeyle bağ kurma biçimi hakkında ne düşünüyorsun?
Razumıhın:
“Bize her yer Türkiye. Burası da bizim topraklarımız aslında.
Ne uzak hissediyorum ne yakın—çok değişik.”
Karaca Erden:
Türkiye’yi uzaktan tanıyan gençlere söylemek istediğin bir şey var mı?
Razumıhın:
“Göründüğü gibi değil. Gördüğünüzün tersi çıkabilir.”
Karaca Erden:
Dolu dolu bir sohbet ettik ve tüm sorularımıza içtenlikle cevap verdin.
Katılımın için teşekkür ederim. Eklemek istediğin son bir şey var mı?
Razumıhın:
“Rica ederim, asıl ben teşekkür ediyorum. 0710 sokaklarından herkese selam.
Bu röportaj bana, iki kültür arasında büyümenin insanın bakış açısını nasıl derinden etkilediğini gösterdi. Türkiye’yi hiç yaşamadan seven, uzaktan tanıyan bir neslin varlığı hem gurur verici hem de düşündürücü. Zaman zaman yanlış algılar oluşsa da, köklerine duyulan bağlılık baki.
Bir konuda eminim:
Kendi ülkesinden uzakta yaşayan Türk gençleri, Türkiye’ye karşı sevgisini, saygısını ve bağlılığını kolay kolay kaybetmiyor.
Kimliğini gizlemiyor; aksine gururla taşıyor.
Bu röportaj, yalnızca bir kişinin değil, köklerini uzaktan tanıyan bütün gençlerin hikâyesine ışık tutuyor.
Yorumlar