Bazen yolları tıkayan, bazen umutları yeşerten kapalı bir kutudur yazgı.
Yaşamın olağan akışında müdahale edemediğimiz etsek dahi sonucun değişmeyeceği pek çok şey ile karşılaşırız. Bazen canımızı yakar, bazen sevinçten havalara uçurur. Hayatın ortalamasıdır bu. Hep mutlu olamadığımız gibi hep acı da çekmeyiz. Hepsi kararında. Bize yetecek kadar. Bizi biz edecek kadar.
Beyin bunu idrak eder fıtratı öyledir çünkü, kabullenmesi gerekeni kabullenir uysaldır. Ama kalp asi çocuğudur vücudun. Arzularını elde etmek ister, sabırsızdır, sıkıştırır insanı. İsyan et der, oldurmak ister, yazgıya karşıdır. Arafta bırakır bizi. İtaat ile isyan arasında. Teslimiyet ve karşı koymak arasında.
Sınırlarını bilmesi hayatını kurtarır insanın . Her şeyi olduramayacağını bilmesi, her zaman istediklerinin değil de tam da ihtiyaçlarının gerçekleşeceğini bilmesi..
Yazgıya itaat , Rabbine itaattir. Senin yazgın sana özgü seni en iyi bilen tarafından yazıldı. Ne der Mevlana ' Yazgının rengi sana koyu gelebilir lakin boyayanı unutma ! '
Yazgımızı oturup anlamaya çalıştığımız ölçüde yolun gidişatını kestirebiliriz. Yazgını anlamak , yazanı anlamaktan geçer. Yazgımıza giden yolda yazgımızı baştan yazabilmek ümidiyle :)
Yorumlar