Anemoia, hiç bilmediğiniz ve bulunmadığınız bir zamana karşı duyduğunuz özlem olarak adlandırılır. İlk defa dinlediğimiz bir şarkı veya ilk defa izlediğimiz bir film sahnesinin tanıdık gelmesi ve aniden orada ve o anda bulunmuş olma hissi olarak ifade edilir.
Bu duyguyu hemen hepimiz farkında olmadan yaşıyoruz; bazen bir anlam yüklemeye çalışıyoruz, bazen de hiç üzerinde durmadan geri plana atıyoruz. Peki, şimdi anlamını öğrendiğimiz bu duyguyu neden yaşıyoruz? Beynimiz, ruhumuz hatta bedenimiz bize neyi anlatmak istiyor? Dinlediğimiz şarkının bir sözünde bir anda o duruma duyulan özlem, bizim bilinçaltımızda hangi duyguyu yukarı çıkarmaya çalışıyor?
Günlük yaşam içerisinde ruhumuzu ve beynimizi besleyen tüm duygulardan ve manevi ihtiyaçlarımızdan uzaklaşıyoruz. Belki de sadece maddi yaşama odaklandığımız için hayatımızın itici ve sıkıcı geldiğinin farkında bile değiliz. Ya olması gerekeni özlediğimiz için bu hisler ile dolup taşıyoruz ya da günlük hayatımızın bize yüklediği stres yüzünden kaçmak istediğimiz bir mekân ya da cümlenin ruhen içerisinde yer alıyoruz.
İnsanlardan kaçmanın, kendimize benzeyen duygularla bir arada olmanın yollarından biri bu olsa gerek. Çevremizdeki insanların bizimle ilişkilerinin temelinde çıkar ilişkisi olduğunu kabul etmek gerekir. İnsanlar belki de bu yüzden gerçekten yaşamayı istediği o mekâna veya duymak istediği o sözlere ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçlar üst üste yığıldığında ve yaşamın boğuculuğu da kendisini ortaya çıkardığında ruhen bir yerlere kaçma girişiminde bulunmaya başlıyoruz. Hayalimizde ve beynimizde bu duyguları canlandırdığımız zaman bedenimiz de orada olmak için bir mücadele içinde kavgasını başlatıyor.
İnsanı besleyen duygular olan ait olma, sevgi ve aşk kavramları, insanların hayaller âlemine kaçmasına zemin hazırlamaya başlıyor. Maddi anlamda konumumuz ve kariyerimizle kimliğimizi besliyoruz; ancak manevi doyum aşamasında aç kalıyoruz. Bu açlığı da anemoia dediğimiz hisler ile tamamlamaya çalışıyoruz. Anlık tatminlerin mutluluk vermesi bazen kişileri o anda iyi hissettiriyor, ama sonrasında gerçek ile hayal arasında kalarak elimize almaya çalıştığımız mutluluğumuzu sonsuza kadar sürdüremeden hızlıca tüketiyoruz. Tüm ihtiyaçlarımız gibi bu hislerimizi de hızlı bir şekilde tüketiyoruz.
Hayallerimizdeki o anda veya o mekânda yaşamak, nefes almak, huzuru yakalamak aslında çok hayalî bir durum değil; kendi gücümüzle ve kendi isteğimizle bunu çok rahat yakalayabiliriz.
Gösterdiğin kimliği bir kenara kaldır, öz kimliğini ortaya çıkar…
(Gölge Yazar- Gizemli Kalem)
Yorumlar