Bu at koşmaktan çok debelenmekteydi sarı bozgun bozkırda
Ensesinde karanlıktan korkmayan çocukların sesi
Koştur ki atımı eyvallah demesin kimseye çocuklar
Atlar yorgun
Çocuklar ise ensesinde karanlık beyitlerin
Ne olur yalvartma eşikten geçmeden feleğin son vuruşunu
Ağlatma ki bir fırtınada dinsin bu acı gün
Ağrılı mevsim, zehirli dolunay
Hepsini siliversin bir çocuğun hevesi
Ama tutma ellerimi şimdi
Bağır öykünü dizlerinin bağı çözülürken
Hırçın ve saadetsiz yaz öğlen sonu
Neler borçlusun bana bir bilsen
Bu bozkırda koşturmayı ben seçmedim
Başımızdaki acıyı biz seçmedik
Biliyorsun sen de
Ama at yoruldu
Koşmaktan kaybetmeye
Bir çocuk havli, bir yaz sonu
Bulduğun tüm kaybettiklerimiz buluşturdu bizi
Şimdi şükür şimdi saadet vakti
Zoru sabretmeyi öğrettim önce
Sonrası nasıl olsa cennet, cehennem ve ellerinde
İki kahve göz karıştı bal bademe
Dinmiş fırtına, dizginlenmiş at
Şehir şimdi ayaklarımızın altında debelenmekte sayesinde
Şimdi tut ellerimi
Ne ağlıyor badem, ne de yakın bize cehennem
Yalnız bi ılık meltem
Üzerimizden geçen
Yazdan kalma hem sıcak hem huzurlu gün
Tam bugünden yaz tarihi
Artık saadet avuçlarımızda, saadet gözbebeklerimizde
Atlar
Atlar yemyeşil bozkırda
Dizginlenmiş, uyuşmuş halde
Yazgının iki ucu iki ayrı ipte
Sıcak esmiş bir günde düğümlenmişse
Atlar artık durdurulamaz bir saadet ülkesinde
Saadet ise şimdi ellerinden geçerek
Ya cennete ya da cennete...
Yorumlar